Marco Ferreri’nin La Grande Bouffe (1973) isimli filminde sürekli yemek yiyen dört adamın hikâyesi anlatılır. Tüketim çılgınlığını ve burjuvazinin çürümüşlüğünü gözler önüne seren filmin ilk anından son karesine kadar domuzlar, ceylanlar, tavuklar, sığırlar, kuzular, istiridyeler pizzalar, tatlılar vb. “iştahla” yenilir. İlk yenilen “kan sucuğu” olurken son yenilen bir pastadır. Burjuvazinin ideal temsilcileri diyebileceğimiz bu adamların kendilerine eşlik etmeleri için eve çağırdıkları kadınlardan biri “Her seferinde bu kadar çok mu yiyorsunuz?” diye sorar ve ekler “Siz iğrençsiniz. Aç olmadığınız halde yemek yiyorsunuz.” Her şeyi “iyi niyetle” yaptığını iddia eden burjuvazinin “ahlaksızlığını” gözler önüne seren film, obeziteden ölen insan sayısının açlıktan ölen sayısını nasıl geçtiğinin ipuçlarını gözler önüne sermektedir.
Bir sahnede lağım patlar ve adamların hepsi pisliğe bulanırken içlerinden biri “Boğazımıza kadar boka battık” der. Bu sözün, insani ilişkilerin yerine parayı koyan kapitalizmin hayat görüşünü özetleyen muhteşem bir ifade olduğunu söylemeliyim. Pislik evin her yerine yayılırken onların yemeye devam etmeleri, dünyayı talan…
View original post 1.292 kelime daha